" Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim! "
Cahit Sıtkı Tarancı
Çocukluğuna hasret kalmış birini görmek istiyorsanız eğer, öncelikle Cahit Sıtkı Tarancı'ya bakmalısınız.Horoz şekeri almasıyla başlayan ve hiç bitmesini istemediği bir hayal deryasıyla karşı karşıya kaldığı andaki duyguları yazdırtıyor bu şiiri ona.Diyarbakır'da geçirdiği çocukluk günlerine, çemberiyle erittiği zamanlarına ve zıpzıplarıyla bitirdiği çocukluğuna tekrar gitmesine vesile oluyor bu horoz şekeri..
Neden böyle bir giriş yaptın bu yazıya diye soracak olursanız eğer; aynı duyguya düştüğüm andan bu yana dilimden bu şiiri düşürmediğimden bu örnekle başladım diyebilirim..
İlkokulumdaydım bugün.Karış karış her metresi başka bir anı olan; sevginin, dostluğun, aşkın vs. birçok şeyin ilk yaşandığı, ilk kez görüldüğü ve her adımı biraz daha çocukluğum kokan o yerdeydim.İlk sınıfım, ilk karnem, ilk okumam geldi gözümün önüne.Öğretmenimin kırmızı kurdeleyi süveterime iğnelediğindeki o tarifsiz heyecanlı halim geldi... Ne de çabuk geçiyor zaman.. Daha dündü tenefüslerde dansa davet oynayışımız. " Yağ satarım bal satarım " diye oynanan oyunlar dün yaşandı.Ne çabuk geride kaldı herşey, acımasız bir varlık bu zaman..Peki ya külahlarımız, hani o teneke vurmaya çalıştığımız sapanlarımız.Tornetimizin gürültüsünden bıkan Abdullah Amca'nın feryatları , bahçesine daldığımız Cemile Teyze'nin " eşşek herifler " diyerek yakınmaları..! Evet, evet cidden acımasız bu zaman.Sorumluluklarımız yalnızca derslerden ibaretti.Hayallerimiz bir top veya bisikletten...Acılarımız yalnızca düştüğümüzde kanayan kolumuz,bacağımızdan ibaretti birde söz dinlemediğimizde annemizin nacizane tokatından.Peki şimdi? Ne zaman değişiyor bunlar? Biz, biz ne zaman büyüyoruz arkadaş!! Attığımız kahkahalar tebessüme döndüğünde mi!.. Yoksa gülüyorken içten içe ağlamaya başladığımızda mı, ne zaman? Ne zaman büyüyoruz; yazdığımız mektuplara,yazılara bakıp " çocukluk işte " dediğimizde mi? Ömrümüz ne de hızlı tükeniyor.Dön de ardına bir bak her şey nasıl da değişiyor.Giyinişin, yürüyüşün, bakışın değişiyor.Gözünde fer bitiyor zamanla, yüreğinde heyecan bitiyor.Her yeni gün bedenin biraz daha yitiriyor çocukluğunu,gençliğini,diriliğini..Onbeşinde kavgaya hazır deli kanın otuzbeşinde yerini dinginliğe, sakinliğe bırakıyor..Bir baksana giydiğin elbiselerin rengine onbeşindeki renklerin var mı otuzbeşinde..Hepsi kahve tonuna çalıyor..
Hey gidi dünya hey.Ne sen eskisi gibi olabiliyorsun ne eskiyi geri getirebiliyorsun. Acılara tutunmak, sorumluluklarla baş etmeye çalışmak kalıyor bize bundan sonra..
Neylersin..
.. Metin Kara ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder